Stres, günlük konuşmalarda sık sık geçen ve farklı anlamlarda kullanılan “baskı” yada “gerginlik” diye çevirebileceğimiz bir sözcük. Stres günlük konuşmalarda kullanıldığı gibi endişe ve sıkıntı anlamına gelmez. Stres; karşılaşılan yeni durumlarda insanın ruhsal, bedensel sınırlarının zorlanmasıdır. Organizma bu yeni duruma uymak için belli tepkiler gösterir. Buna stres tepkisi denir. Yanlış olarak stres diye adlandırılan endişe, sıkıntı ise organizmada, stres etmenlerine karşı başa çıkamama durumunda gelişen değişikliklerdir.
STRES ETMENLERİ
- Fiziksel: Travma, şiddetli egzersiz, gürültü, ısı, nem, çevre kirliliği, yiyecek kısıtlanması, cerrahi girişimler gibi
- Sosyal: Birey çevre ilişkisi/çatışması.
- Psikolojik: Fiziksel ve sosyal etmenlerin sonucu olarak ya da kendiliğinden ortaya çıkan, genellikle yinelenen etmenler, hayal kırıklığı, izolasyon gibi.
Vücuttaki stres artışına bağlı olarak böbrek üstü bezlerinden kortizol ve adrenalin gibi hormonlar salgılanır. Kontrol edilemeyen stresin kortizol artışına bağlı olarak, kan şeker düzeylerinde, insülin düzeylerinde düzensizliklere ve bunlara bağlı olarak da karın bölgesinde yağlanmaya neden olduğu bilinmektedir. İncelenen belli olgularda, öğünler sonrasında yapılan ölçümlerde, kortizolün salınım döngüsündeki değişikliklerin obeziteyi ve metabolik sendrom parametrelerini arttırdığı gözlenmiştir.
Stres ve obezite ilişkisi
Stres, özellikle kilo takibinin yapıldığı ve kilo kaybının hedeflendiği dönemlerde mutlaka göz önünde bulundurulması gereken bir durumdur. Yapılan gözlemlerde belirgin kilo değişikliklerinin stresli dönemlerle doğrudan ilişkili olduğu ve bu dönemlerde iştah artışında ve gıda alımında gözle görülür bir değişiklik yaşandığı fark edilmiştir. Ayrıca, cinsel saldırı gibi ağır travmalar, kazalar ve kafa travmaları, kimi zaman birkaç haftada ya da birkaç ayda çok hızlı kilo alımına neden olabilir.
2005’te yapılan ve üç ay süren bir çalışma; Çocukları kanser olan ebeveynlerin, tanıyı takip eden ilk üç ay içerisinde, sağlıklı çocukların ebeveynlerine oranla daha fazla kilo aldığını, aynı zamanda, kanser olan çocukların ebeveynlerinin enerji düzeyleri ve fiziksel aktivitelerinin de belirgin biçimde azaldığını gösteriyor.
Stres beslenmeyi nasıl etkiler?
Günümüz yaşam biçiminde stres, ister istemez yaşamımızın büyük bir kısmını etkilemeye başladı. Stres ve beslenme kronik hastalıkların temelinde etken olan önemli iki faktördür. Bu iki faktörün yani stres ve beslenmenin birbirleriyle olan ilişkisini bir inceleyelim o halde.
Güne başladığımız andan itibaren dışarıda bizi bekleyen birçok stres etkeni var aslında. İşe yetişme çabası, bir işi başarabilme arzusu, iş yerinde yaşanılan huzursuzluklar, geçim sıkıntısı, aile içerisindeki tatsızlıklar, günlük hayatta yaşanılan sık sorunlar… Bu kadar yoğun düşünceler, istekler arasında vücudumuz kendini rahat hissedebilecek yer arıyor. Bu ev olur, müzik dinleyerek olur, spor yaparak olur ya da beslenme ile olur. Yemek yerken haz aldığını düşünen, rahatladığını hissedenler de rahatlama yolu olarak beslenmeyi tercih edebiliyor. Yani aslında strese karşı rahatlama yolu olarak gördüğümüz için çoğumuz stres durumlarında soluğu mutfakta, buzdolabının karşısında alabiliyoruz.
Yapılan bir çalışmada stresli olan kişiler daha çok aperatif, fastfood türü kızartma, hamburger, kola, pizza gibi enerji değeri yüksek besinlere yöneldiğini göstermiştir. Bu gibi durumlarda stresinizi kontrol altına almak için yeme ihtiyacı hissediyorsanız doğrudan yemeğe başvurmak yerine yürüyüş yapmak, müzik dinlemek, spor yapmak gibi aktivitelerle deşarj olmaya çalışmalısınız. İllaki bir şeyler atıştırma isteği varsa da ağır besinleri değil, sebzeler, meyveler gibi sağlıklı ve düşük kalorili besinleri tercih etmelisiniz.
Stresle başa çıkabilmek için beslenmede nelere dikkat etmeliyiz?
- Serotonin mutluluk hormonu olarak bilinir. Triptofan serotonin hormonu öncüsü amino asittir. Düşük triptofan içeren diyetle beslenildiğinde serotonin miktarı düşer. Buna bağlı saldırganlık ve şiddete meyil gibi davranışlar artar. Triptofandan zengin diyetle beslenildiğinde stresi ve olumsuz duygu durumları uzaklaştırılabilir.Triptofandan zengin gıdalar: dövülmemiş kabuksuz pirinç, tam tahıllı çavdar ekmeği, tam buğday ekmeği, buğday makarnası, tavuk, balık, yumurta, kırmızı et, yer fıstığı…
- B grubu vitaminleri serotonin gibi önemli hormonların sentezinde rol oynamaktadır. B grubu vitaminlerden zengin besinler tüketin. Tahıllar, tavuk, karaciğer, yağsız et, maya, yumurta sarısı, süt, ıspanak, bezelye de bol miktarda vardır.
- Sakinleşmeye yardımcı olduğu için “anti-stres minerali” olarak da bilinen magnezyumun tüketimi de önemlidir. Kabak çekirdeği, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve badem de bulunan magnezyum sakin ve rahat hissetmeye yardımcıdır. Muz, avokado, karpuz, böğürtlen, kereviz, pekmez, bamya gibi besinler de magnezyum içeren diğer besinlerdir.
- Yapılan bir çalışma da depresyonla D vitaminin birbiriyle negatif ilişkisi ortaya çıkmıştır. Depresyonun altında yatan stresin etkisini azaltmak için D vitamini yönünden zengin besinler tüketin. Süt ve süt ürünleri, balık… En iyi kaynak güneş ışığıdır. Güneş ışınlarının dik açıdan geldiği öğle saatleri yerine 16:00’dan sonra 10-15 dakika güneş ışığı altında kalabilirsiniz.
- Çay, kahve, çikolata, kakao, kolalı içecekler strese yol açan besinlerdendir. Bu besinler, stres tepkisini başlatan kimyasal maddeler içerirler. Uyanıklık ve hareketliliği artırırlar. Dolayısıyla bu besinlerin yerine ıhlamur, ada çayı, melisa, papatya gibi bitki çayları, meyve tüketilebilir.
- Stres ayrıca bağışıklık sistemini zayıflatarak daha kolay hastalığa yakalanmanıza neden olabilir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için C vitamininden zengin besinler tüketebilirsiniz. Portakal, limon, kivi, çilek…
- Rafine karbonhidrat tüketimini özellikle stres durumunda azaltın. Rafine şeker kan şekerini hızlı yükselip birden düşmesine neden olur.
- Çikolata kakaonun içerdiği biyoaktif bileşenler ve magnezyum serotonin salgılanmasını artırması sayesinde mutlu oluyoruz. Fakat mutluluğu sağlayan sadece bu fizyolojik olayın dışında psikolojik yaklaşımdır. Bitter çikolatalarda daha fazla kakao bulunmaktadır. Çikolata olarak bitter olanı tüketebilirsiniz. Sağlıklı beslenme düzeninde çok sık olmamak ile beraber uzun periyotlarla bitter çikolata tüketilebilir. Miktarına dikkat edilmelidir. Aksi halde fazla tüketilen çikolata kilo artışı şeklinde bizi etkileyebilir ve kilo artışı da kişi için ayrıca bir stres oluşturabilir.
Yorum Yap